DERSİM KATLİAMI TARİHİ BELGELERİ
YIL 1938 DE NE OLDU ?TÜRKİYENİN BÜYÜK DERSİ BAŞLIYOR! DERSİM OLAYLARI VE KATLİAMLARININ ARKASINDA KİMLER VAR! BU ZAMANDA NİÇİN BİRDEN BİRE BU DERSİM OLAYLARI KONUŞULMAYA BAŞLANDI! İNÖNÜ YİNE SAHNEDE ÖZELLİKLE CHP !!!!!
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün "Dersim Katliamı bir soykırımdır ve sorumlusu CHP ile devlettir. Bu soykırımdan Atatürk de haberdardır." açıklamalarıyla başlayan tartışma büyüyor.
1937 yılında Dersim'de yaşanan olaylara ışık tutacak belgelere ulaşıldı. Gazi Mustafa Kemal ve İnönü imzalarını taşıyan belgelerdeki bilgiler yaşananların boyutlarını ortaya koyarken, belgelerdeki İsmet İnönü imzaları da dikkat çekiyor.
Harekat iki yıl öncesinden planlanmış
Devlet Arşivlerinde yer alan belgeler harekatın 1937 yılından önce başlatıldığını gösteriyor. 26/2/935 yılında yayımlanan ve altında Reisicumhur sıfatıyla K.Atatürk imzalı belgede "Yedinci kolordunun 17 inci fırkasına mensup kıtt tarafından 933 senesinde yapılan ve bir aydan fazla devam eden Dersim harekatının, 881 sayılı kanunun birinci maddesine göre muharebe ve müsademeleri istilzam ettirecek mahiyette olduğu....." belirtiliyor. Belgede bölgenin yeni çatışmalara gebe olduğu ve yeni operasyonların yapılacağı bilgisine veriliyor. Yazının içinde muharebe ifadesinin geçiyor olması, sürecin olası bir askeri harekata evrileceğini gösteriyor.
Bombardımanlar resmi belgelerde
Dersim olaylarında konu edilen hava saldırılarına da belgelerde yer veriliyor. "26/4/937 ve 1140 sayılı Şifreye Ek" olarak yazılan belgede bölgede yaşanlar 4 madde olarak aktarılırken, hava saldırıları hakkında da bilgi veriliyor. Belgede yer alan 1.madde de "...Hedefler ve yollar tarafımdan tayyarecilerimize etrafiyle izah edilmişti. Dağların yüksekliği vadilerin derinliği, ve yekdiğerinin andıran manzaralar göstermesi sebebleriyle tayyareler iş bu gurubların şarkından geçerek Nizamiye'nin dereova köyüne kadar gitmişler ve dereova karakolumuzun iki üç kilometre açığındaki mıntıkayı bombalamışlar ve geç vakit salimen meydana gelip inmişlerdir" deniliyor.
Devlet Arşivlerde yer alan belgeler harekatın 1937 yılından önce başlatıldığını uzun süreli ve büyük çapta olduğunu gösteriyor. 26/2/935 yılında yayımlanan ve altında Reisicumhur sıfatıyla K.Atatürk imzalı belgede "Yedinci kolordunun 17 inci fırkasına mensup kıtt tarafından 933 senesinde yapılan ve bir aydan fazla devam eden Dersim harekatının, 881 sayılı kanunun birinci maddesine göre muharebe ve müsademeleri istilzam ettirecek mahiyette olduğu....." belirtiliyor. Belgede bölgenin yeni çatışmalara gebe olduğu ve yeni operasyonların yapılacağı bilgisine veriliyor. Yazının içinde Muharebe ifadesinin geçiyor olması, sürecin olası bir askeri harekâta evrileceğini gösteriyor. Zaten büyük operasyonda 1937 yılında başlıyor. Belgede Başvekil sıfatıyla İsmet İnönü'nün de imzası bulunuyor.
Askeri teçhizat içinle açılıyor
Belgeler harekâta katılan askerler için açılanleleri de gözler önüne seriyor. Yine Reisicumhur sıfatıyla K.Atatürk imzalı belgede II/8/937 tarihli belgede " Dersim mıntıkasında harakêt yapmakta olan seyyar jandarma taburlarının ihtiyaçları için lüzumu olan 5000 çift çarıklı Trakya mıntıkasında yapılacak manevraya iştirak edecek jandarmalara tedariki gerekli bulunan 500 tulgayale muamelesinin ilansız yapılmasından ötürü feshi lazım gelmekte...." denilerek harekata katılan askerlerin ihtiyaçları için yeni birle açılması kararlaştırılıyor. Bu belge de de Başvekil sıfatıyla yine İsmet İnönü'nün imzası var.
Ödenekler artırılıyor
Bir diğer belge de ise harekâta katılan asker sayısının ve askeri ödeneğin artırılması kararlaştırılıyor. Belgede "Dersim harekatı dolayısıyla 17 inci tümenin mevcudunun yüksek kadroya çıkarılması ve ayni zamanda Erata kuvvetli tayın verilmesi gibi sebeplerden ötürü 7 inci kolorduya 2/1877 sayılı kararname ile verilen 5000 liralık pazarlık salahiyetinin ihtiyaca yetişmediği anlaşıldığından Dersim harekatının devamı müddetine ve iaşe maddelerinin umumî hükümler dairesinde mukaveleye bağlanacağı zaman kadar geçecek müddete munhasır kalmak şartıile bahsi geçen Kolordu'ya verilen pazarlık salâhiyetinin 1490 sayılı kanunun 46 ıncı maddesinin (A) fıkrası gereğince 10.000 liraya çıkarılması...." kararlaştırılıyor. Belge de Reisicumhur sıfatıyla K.Atatürk imzası bulunuyor. Başvekil sıfatıyla İsmet İnönü'nün de belgede imzası bulunuyor.
Elaziz Valiliği'nden kripto belge
"Elazîz Valiliğinin 27/4/937 gün ve II46 sayılı şifresi suretidir." yazılı belgede bölgede yaşananlar bir bir madde madde aktarılıyor. Belgede, devam eden harekat sırasında yaşanan çatışmalar ve bölgedeki durum arz ediliyor. "1-27/4/937 günü st yarımda eşkıya üç koldan Pah, Kahmut hattımıza ateş açmışlar, eşkıya Harçik suyunun şarkında (80) ve garbında (120) kişilik iki grup halindedir. Yusufhanlılar da eşkiyayya mikdarı meçhul kuvvetle ayrıca yardım yapıyorlar."deniliyor. İlerleyen maddelerde harekat hakkında geniş bilgi verilirken,9-madde de "İki iki şehit bir yaralımız vardır. İki hayvan ölmüştür" bilgisine yer veriliyor.
O kitabı yurda sokmayın
Dersim Harekatı 1938'de son bulsa da yasaklar ve sürgünler uzun yıllar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay imzalı bir belgede "Kürdistan tarihinde Dersim" kitabının yasaklanması isteniyor. 1952 yılında yayımlanan kararname de şu ifadeler yer alıyor." Firari kürt serdergerlerinden olup halen Halep'te oturan Dersimli Baytar Nurettin tarafından Türkçe ve Latin harfleriye yayınlanan "Kürdistan tarihinde Dersim" adlı kitabın yurda sokulmasının ve dağıtılmasının men edilmesi Dışişleri Bakanlığ'nın 8/10/1952 tarihli ve 25217/361 sayılı yazısı üzerine 5680 sayılı kanunun 31 inci maddesine göre Bakanlar Kurulunca 9/10/1952 tarihinde kararlaştırılmıştır"
Sürgünün adı iskân
1937 yılında yaşanan askeri harekâtın Dersime'e açtığı kapanmaz yaraların başında sürgün geliyor. 1937 yılının öncesinde ve sonrasında Dersim'den sürgün edilenlerin sayısı oldukça fazla. işte o sürgün belgelerinden biri, adı sürgün değil, iskan. 1933 yılında yayımlanan bu kararname de hayli ilginç REİSİCUMHUR Gazi M.Kemal imzalı belge de Dersim'de yakalanan ve çetelere yardım ve yataklık yaptığı belirlenen kişilerin 885 numaralı İskan kanununun 3 maddesine göre Garp Vilayetlerine sevki isteniyor. Belgede "Erzincanın Dersim hududundaki Mercan boğazında yakalanan Kürt çetelerinin gözcüleri olduğu anlaşılan....beş kişinin 885 numaralı İskan kanununun 3 maddesine göre Garp Vilayetlerine sevk ve iskanları; Dahiliye vekilliğinin II/6/933 tarih ve 445/332 sayılı tezkeresile yapılan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 16/7/933 te kabul olunmuştur."ifadeleri yer alıyor.
İsmet İnönü imzalı belge
Belgelerde imzası eksik olmayan bir diğer isim de İsmet İnönü. Başvekil sıfatıyla belgeleri imzalayan İnönü'nün, Mustafa Kemal'in vefatının ardından Reisicumhur adıyla imzaladığı belgelerden biri de Dersim Harekatıyla ilgili. Harekata katılan bir öğretmenin durumunu ilişkin bilgi verile belgede sürgün gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. 25/4/1939 tarihli belgede "Dersim harekatına iştirakinden dolayı Hataya gönderilemeyen Kayseri Vilayeti İncesu öğretmenlerinden Yusuf Büyükburcun 3296 sayılı kanuna göre bütün hakları mahfuz tutulmak şartile Hatay gitmesine izin verilmesi... onanmıştır" deniliyor.
Muhsin Batur ne demişti
Türk Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Muhsin Batur, Dersim Harekatı sırasında bölgede yaklaşık iki ay görev yapmış, 1986 yılında yayımladığı 'Anılar ve Görüşler' kitabında Dersim'de görev yaptığı sürede yaşadıklarını yazmaktan çekinmişti. Batur bunun için okurlarından özür dahi dilemişti. Batur'un yazmaktan imtina ettiği olaylar nelerdi. Bu olaylar bir sır perdesi olarak kalsa da geride kalan birçok belge bize harekat hakkında geniş bilgi veriyor. Belgelerde dikkat çeken bir diğer anekdotta Elazığ olarak bilinen ilin belgelerde Elazîz olarak geçiyor olması.
En aşağı 50.000 müslümanın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyle bir harita gibi çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve mânasıyle tesbit ettiğimiz bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez.
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki mâsum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi… Kendisinin öğretmen ve köy halkıyle alâkasız bir şahıs olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin, kalasla itilip alevler içine atılması ve karşı -sında sigara içilmesi… Buğday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurşunlanmış bütün bir köy halkı… Annesinin karnından sivri uçlu âletle çıkartıldıktan sonra yaşamakta devam eden ve hala topuğunda bu sivri uçlu âletin izini taşıyan çocuk… Bir dere içinde boğazlanan ve bu fiili yerine getiren cellâdın bulunması bir hayli zorluğa yol açan yirmi mâsum… Ve buna benzer daha neler, dalıa neler!..
Cesetleri değil, mânaları muhakeme ve idam eden tarih, bakalım bu 50.000, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil müslüman cesedine karşılık kaç ferdin mânası üzerinde ebedî idam karari verecektir?
Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk… Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat’a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlanndaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil’in öldürtülmüş olduğunu öğreniyorlar ve ağlama ya başlıyorlar. Onlara şu karşılık veriliyor:
“- Sizi de onun yanına götüreceğiz!”
Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarnin yanına gönderilmişlerdir.
Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor:
“Durun, ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size isbat edeyim!”
Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınlari gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak’a, bana, 1944 yılında, Eğridir’de askerliğimi yaparken, resmî şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen Amirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)
Yusuf Cemil’in köyünden 200 kadın ve çocuk öldürtülmüş ve bunların cesetleri buğday sapları üzerinde yakılmıştır. Öldürülenler arasında, Elâzığ’da askerliğini yapan ve o sırada izinli olarak köyünde bulunan Rüstem adında biri de vardır. Bu zavallı, mezun olduğunu ve isterlerse hüvviyet ve izin kâğıdını da gösterebileceğini söylediği halde derdini dinletemiyor ve dört çocuğu ile seksenlik anası arasında, onlarla berabır, kurşunlanıyor.
Hozat’ın Karaca köyünden Cafer oğlu Kasım… Bu adam, o tarihten 30 sene kadar evvel Amerika’ya gitmiş, orada 15 yıl kalmış, epeyce para kazanmış ve sonra köyüne dönmüştür. Kasım, Amerika dönüşünde, Birinci Dünya Harbinde Kafkas cephesi
Köprüköy muharebesinde şehit düşen kardeşi Yüzbaşı Şükrü’nün iki çocuklu karısı Şirin Hatun’la evlenmiş, Hozata gelip yerleşmiş, orada bir mağaza açmış ve ticarete başlamıştır. Hükûmetle de bazı taahhüt işlerine girişmektedir. Dersim hareketi esnasında, işbu Cafer oğlu Kasım, taahhüt bedelinden alacağı olan 6.000 lirayı tahsil etmek üzere Ovacık Kaymakamlığına müracaat ediyor. Muamelesini tekemmül ettirip parayı kendisine veriyorlar.
Muamele biter bitmez “Seni Hozat’tan çağırıyorlar!” diyerek,onu, mahfuzen yola çıkariyorlar. Cafer oğlu Kasım, kasabadan ayrıldıktan bir saat sonra jandarmalara öldürtülüyor. Koynundaki 6.000 lira da, iki alâkalı idare âmiri arasında taksim ediliyor.
Zavallının zevcesi Şirin Hatun, o esnada, dört çocuğuyla birlikte, komşularına oturmaya gitmiştir. Kadın, evine döndüğü zaman bir de görüyor ki, kapısı kırılmiş ve bütün eşyası etrafa dökülüp saçılmıştır. Haykırmaya başlıyor:
“- Yetişin, evimize eşkiya girdi!..”
Bu feryadına karşılık olarak kadın, kapısının önünde, çocuklarıyla beraber öldürülüyor ve dolgun miktarda altını, parası ve eşyası yağma ediliyor.
Bu arada Hozat’ın Zımbık köyünde (Şekspir)in hayaline bile taş çıkartacak, bir vak’a cereyan etmektedir. Erkekleri tamamıyle doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu, sivri uçlu âletle (süngü) öldürülüyor.Oldurulen kadinlar arasinda biri doğurmak üzere bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, barsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düşen çocuğun sag olduğunu dehşetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaşamakta devam eden çocuğu alıyorlar,emzirtip büyütüyorlar ve ona “Besi” adını koyuyorlar. Bu kız bugün hâlâ aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiği zaman da onun topukçuğunda bir yara açmıştır ve kız hâlâ bu yarayı topuğunda taşimaktadır.
(24 yil evvelki Büyük Doğu ‘lardan)
Hozat’ın Dolantanır köyünden Veli isminde bir genç, Elâzığ Muallim Mektebinde okuduktan sonra öğretmen olarak Trakya’ya gönderilmiş, orada evlenmiş, 3 çocuk sahibi olmuş ve tam da Dersim hareketi başlamak üzereyken, karısı ve çocuklarıyle, yaz tatilini geçirmek üzere köyüne gitmiştir. Genç muallimin köyü, erkekli ve kadınlı, çocuklu ve ihtiyarlı doğranırken, kendisi, karısı ve çocukları da aynı âkıbete mahkûm edilmiş ve cesetleri yakılmıştır.
Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta… Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaşı arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır.Vazivet birden haber aliniyor.
Cocuklarin oldurulmeleri emriveriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse zuhur edemiyor. En katı yürekliler bile, böyle müdafaasız mâsumlara silâh kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Tecrübe birkaç defa akamete uğruyor ve hayli sıkıntı mevzuu oluyor. Nihayet en kara yüzlü çingenelerden daha karanlık suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 mâsumun işi bitiriliyor.
Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmustur.
Celâl Bayar’ın Başvekil ve Mareşal Fevzi Çakmak’in Genelkurmay Başkanı bulunduğu 1938 yılında cereyan eden Dersim faciası, bütünleştirilmesini okuyucularimizin hayaline ve istikbaldeki tarihçinin kalemine bıraktığımız birkaç teferruat çizgisi halinde budur! Dayandığı tek sebep de birtakım âsâyişsizlik ve itaatsizlik bahanesi altında, bütün Doğu Anadolu’yu kapsayıcı olarak, o mıntıkanın bir türlü sulandırılamayan koyu İslâmi rengidir.
Bir kıvılcım halinde gösterdiğimiz Dersim yangınının kömürleştirilmiş 50.000 cesedinde, kutup şahsiyetler dışı bir yığın olarak din mazlumluğuııun en çarpıcı levhasını seyredebilirsiniz.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)